Diş tedavilerinde, tıbbi tekniklerdeki teknolojik gelişmeler diş hekimliği işlemlerinin yapılma şeklini olumlu yönde değiştirmektedir. İlerlemenin ön saflarında yer alan diş hekimleri, en az invazif yöntemleri ve en kısa iyileşme sürelerini kullanarak hastaların sağlık ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır. Daha etkili materyaller, dijital görüntüleme ve lazer diş hekimliği sayesinde hastalar daha az ağrıyla daha iyi sonuçlar elde ediyor ve normal davranışlara daha hızlı dönüş sağlıyor.

Genel anestezi ile diş tedavisi, genellikle kişinin bilincini kaybetmesini ve ağrı hissetmemesini sağlamak amacıyla uygulanan bir tedavi yöntemidir. Bu tür bir anestezi genellikle özel durumlar için uygun olabilir.

Bazı hastaların diş tedavileriyle ilgili yoğun bir kaygı veya korku yaşayabilirler. Bu durumda, genel anestezi sistemi, hastanın bilgisini keser ve tedavi sırasında herhangi bir ağrı veya endişe hissetmez. Bazı hastaların fiziksel veya zihinsel engelleri olabilir ve bu durumdaki diş tedavisi genel anestezi altında gerçekleştirilebilir. Bazı diş cerrahisi işlemleri, uzun süreli veya karmaşık olabilir. Bu tür dağıtımı hastanın rahatlaması ve ağrı hissetmemesi için genel anestezi altında olabilir. Çocuklar diş tedavileri sırasında işbirliği yapmakta zorlanabilirler. Bu durumda genel anestezi, çocuk bilinci olmadan hale getirilir ve tedavi uygulanır.

Diş kliniğinde çalışan diş hekimlerinin sahip olması gereken özellikleri, çalışma prensipleri konusunda bilgiler vermeye devam ediyoruz. Diş hekimleri, diş sağlığıyla ilgili geniş bir bilgi ve uygulama becerisine sahip olmalıdır. Diş hekimliği ile ilgili güncel bilgilere hakim olunmalı ve tedavi yöntemleri ustalıkla uygulanmalıdır. Diş hekimi iyi bir iletişim becerisine sahip olmalı, ilaçlarla etkili bir şekilde iletişim kurabilmek için önemlidir. Hasta kaygılarını hafifletmek ve tedaviyi sürdürmek, diş hekimlerinin görevlerinden biridir.Diş hekimlerinin duygusal sorunlara dikkat etmesi ve empati göstermesi önemlidir. Sabırlı olmak da hasta sayısını artırabilir. Diş kliniğinde hijyen ve sterilizasyon çok önemlidir. Diş hekimleri, hijyen kuralları sıkı bir şekilde uymalı ve hastaların uymasını sağlamalıdır. Diş hekimlerini, farklı teşhis teşhisleri ve uygun tedavi planlarını oluşturmak için problemi çözebilme yeteneğine sahip olmalıdır.Diş hekimleri etik kurallara uymalı ve hastaların gizliliğine saygı göstermelidir. Mesleki etik kurallara bağlı kalmak önemlidir. Diş hekimleri, diş tedavilerinde kullanılan teknolojiye hakim olmalı ve bu değerleri etkili bir şekilde kullanabilir olmalıdır.Diş kliniğinde diğer sağlık çalışanları, asistanlar ile işbirliği yapmalıdır. Bu, hastaların bütünsel sağlık gereksinimlerinin karşılanmasına yardımcı olur. Mesleklerindeki gelişmeleri takip etmeli ve sürekli eğitim almalıdır. Bu, bilgilerini güncel tutmalarına yardımcı olur. En önemlisi, diş hekimlerinin hastalarının bakımı ve tedavisini ön planda tutmalarıdır. Hasta odaklı bir yaklaşım, başarılı bir diş hekimi için kritik bir özelliktir.

Atatürk’ün hastalığı, son günleri ve ölümü hakkında bugüne kadar birçok açıklama yapılmıştır. Gerek O’nu tedavi eden doktorlar, gerekse yakınları ve yanında çalışanlar tarafından günümüze iletilen bu bilgiler, tarihe ışık tutuşu yanında, O’nu daha iyi tanımamızı da sağlamaktadır. Atatürk’ü 1938 Ocak ayında Yalova’da muayene ederek hastalığına ilk teşhisi koyan, bilâhare O’nun müdavi doktorları** arasında yer alarak ölümüne kadar tedavisi ile uğraşan Prof. Dr. Nihat Reşat Belger’in notları ise bu bakımdan ayrı bir değer taşımaktadır.

Prof. Dr. Nihat Reşat Belger’i 16 Şubat 1961 günü -kendisi Kurucu Meclis üyesi iken- Ankara’da, kalmakta olduğu Bulvar Palas’taki odasında ziyaret etmiş, Atatürk’ün hastalığına ve son günlerine ait bildiklerini dikkatle not etmiştim. Yine bu görüşme esnasında Prof. Dr. Belger’den Atatürk’ün son günlerine ait bazı hatıralarım kendi el yazılarıyla yazmalarını rica etmiştim. Birkaç gün sonra yazıp bana verdikleri bu notları 24 sene sonra yayımlarken kendisine karşı da vicdanî bir vazifeyi yerine getirmiş oluyorum.

Ölümünden iki ay kadar evvel geçirdiği ve bir günden fazla süren birinci komadan harikavî bir hayatiyet ve mukavemetle kurtulan Atatürk, bu son derece vahim komplikasyona dahi ehemmiyet vermiyerek vefatına sebep olan ikinci komadan yirmi gün kadar evvel şu dikkate şayan sözleri söylemişti: “Anlaşılıyor ki bundan sonra ben alîl bir adam gibi yaşayacağım. Artık hayatımı ona göre tanzim etmeliyim. İstanbul’un muhtelif semtlerinde ve meselâ birkaç ay Florya’da, bir süre Yalova’da, sonra da Alemdağı’nda kalmalıyım.”

Bu sözlerden sonra bana hitap ederek, “Yarın Alemdağı’na gidiniz. Oranın havası ve suyu çok meşhurdur. Orada iklim şartları bakımından ikametime elverişli münasip bir yer seçiniz. Sıhhatim için bir zamanlar da orada yaşarım.” demişti.